6 Mart 2017 Pazartesi

Sigarayı, şekeri ve alkolü 4 Mart 2017 tarihinde bıraktım. Bugün 3. Günüm. Bu bloğu yazma sebebimse, hem kendimi zorluklarla dolu bu serüveni devam ettirmeye cesaretlendirmek, hem de bu yola girmek isteyen birileri denk gelir de okursa, nikotin krizlerine, tatlı aşermelerine, alkol istemelerine çare olmak.

İlk iki gün aklıma blog açmak gelmedi (acaba neden?). Hatta koltukta oturmaktan başka bir şey gelmedi. Bu yüzden şimdi açıyorum. İlk yazım sigaraya başlama serüvenimi, şekerle aramdaki aşkı, alkolle ne sıklıkta münasebet kurduğumu, hepsini bırakmaya nasıl karar verdiğimi ve ilk üç günümü anlatacak. Haydi, hepimize kolay gelsin!

Şekerle başlayalım, en kolayı o. Ben şekere aşığım. Bitti. Bu kadar. Kapitalist, cüzdanına ne hissederse, obsesif, aşığına ne hissederse, acı çeken, morfine ne hissederse onu hissediyorum. Kurabiye, yemeyi en sevdiğim şey. Çikolata yemediğim gün yok. Gergin ya da üzgün olduğum günlerde bir elimde Biskrem, öbüründe sigara şeklinde evde volta atmışlığım çoktur. Daha önce bir kez sıfır şeker diyetiyle, şekerle arama mesafe koydum. Evet, meyve dâhil, hiç şeker almadım. 4. gün sinir krizi geçirdim, ama devam ettim. 11. gün, kalan son iki kiloyu da vermiş halde markete bir koşuşum var, görmeniz lazım. Kıtlıktan çıkmış gibi saldırdım Magnum’a, Hanımeller’e, Pankek’e vs. (o iki kilodan önce verdiğim 6 kilonun da, o iki kilonun da gramını geri almadım).

Alkole gelince, alkolik falan değilim. Haftada bir, en fazla iki kere içerim. Tek başımayken içmem. Yılda en fazla birkaç kere sarhoş olurum. Sert içkileri hiç sevmem, biradır, ucuz şaraptır, paramız çoksa rakıdır, o kadar. Alkolü bırakma sebebim, şeker. Şeker bağımlılığımı aşmaya çalışıyorum madem, vücuduma işlenmiş şeker hiç girmemeli. Alkolde de bu olduğu için içmemeye karar verdim. Onunla sorun yaşayacağımı düşünmüyorum. Kriz geçirdiğimde sigaradan ve şekerden olacak.

En ilginç hikâyem sigarayla. Şu an 27 yaşındayım, sigaraya 25 yaşında başladım. Ona da başladım denmez aslında. Şöyle ki, 2015’in şubat ayında Ostim’de bir şirkette işe girdim. İşimden ve şirkette küfürler savurarak yürümekten başka bir şey yapmayan patronumdan nefret ediyordum. Bir süre sonra o ne zaman küfretse, sigaramı alıp aşağı inmeyi alışkanlık haline getirdim. Paket taşımaya o zaman başladım. Sonra o işten ayrılınca bıraktım paketi falan. Ama 2015’in yazı ömrümün en kötü günlerini geçirdiğime inandığımdan (en kötülerini 2016’da görecekmişim, bu daha başlangıçmış), evin içinde öfkeyle volta atarken elimde bir şey olmasına ihtiyaç duydum. O şey, tabii ki sigaraydı. Bu sırada bağımlılık haline geldi. İki günde bir paket bitirirken, günde bir pakete çıktı, sonra günde bir buçuk oldu. Bir ara azalttım, sonra yine çoğalttım derken derken 2017’nin martına geldik. 2016’nın eylülünden beri ilginç bir şekilde son derece sakin ve mutlu bir hayatım olduğu için (gözü değenin gözü çıksın) artık sigarayı bırakabileceğimi düşündüm. Ve bu noktaya geldim.

3 Mart 2017 tarihinde sigarayı, şekeri ve alkolü bırakmayı kafama koyup, ertesi gün kararımı hayata geçirdim. Şu an ayın 6’sı, bırakışımın 3. günü. Başlayalım o halde.

-1. Gün-
Ayın 4’ünde, yani ilk günümde gerçekten hiçbir şey hissetmedim. Bunun nasıl olduğunu bilmiyorum. Belki sabah kalan son sigaramı içip öyle bıraktığım içindir, belki önceki gece çok sigara içtiğim içindir, emin değilim. Ama çok sakin geçti. Akşama doğru biraz başım ağrımaya başladı, o kadar.  
Öfke hissetmedim, işlerimi yapabildim, keyfim yerindeydi. Bir tek kabızlık çekmemek için kefir içtim, kahveyi azalttım. Bir de aşırı susadım.

-2. Gün-
İkinci günüm dündü. Yogaya başladım. Nefesimin çok dar olduğunu fark ettim, akciğerlerimin çok güçsüz olduğunu. Ben böyle değildim eskiden, dedim. Üzüldüm. Ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha anladım.

Ama işin başka yönlerinde aynı tabloyu göremedik. Öğleden sonra başım çok ağrımaya başladı, öfke duymaya başladım. Karnım hep açtı, odaklanamadım. Hiç çalışmadım zaten, bütün gün koltukta film izledim. Sadece bir kez, dediğim gibi yogaya kalktım, o kadar.
Sigaraya değil; ama tatlıya geri dönecektim az daha. Mutfaktaki fıstık ezmesine sürekli elim gitti. Dokunmadım. Ne meyve yedim, ne onu. İkinci günün en zoru olduğunu biliyordum, sanırım bunun büyük faydasını gördüm. 72. saatten sonra her şey kolaylaşacaktı, ben neredeyse yarısını geride bırakmıştım.

-3. Gün-
Öldürün beni! Sigaraya başlayan aptaldır, bırakmaya çalışan iki kat aptaldır dedim durdum bütün gün. Eşek yüküyle yemek yiyordum ki; daha yerken acıktığımı fark edince söz konusu açlığın midemden gelmediğini fark ettim. Bu bilinçle, yemeyi bıraktım.
Günün büyük bir kısmında başım döndü (şimdi de dönüyor). Kolumu kaldıracak takatim yoktu. Acaba meyve yesem mi, diye düşündüm. En azından vitamin girsin vücuduma, günde bir elmadan ya da yine günde bir armuttan bir şey olmaz zahar diye düşündüm. Emin olamadım; ama zaten markete gidecektim, 3 gündür sigara almadığım için cebimde kalan 30 lirayla et alıp akşama ziyafet çekecektim. Markette başım fıldır fıldır dönünce elma aldım. Eve kendimi dar atıp o elmayı yediğimdeyse, beş tane Brownie Intense yemişçesine midem bulandı, kan şekerim fırladı. Ne olduğunu anlayamadım.

Odaklanma sorunlarım azaldı bugün. İki tane yazı yazdım, birazdan çeviri yapacağım. Yoga yapmaya henüz vakit bulamadım, ama bu yazı bitince onu da yapacağım. Yoganın, ve yoganın içerdiği derin nefeslerin gerçekten büyük faydasını görüyorum. Bu arada ilginç bir şey oldu, kulağım çınladı yemek yaparken bir süre. Niye öyle olduğunu anlamadım. Sigara ya da şekerden yokluğundan mı, öylesine mi oldu, bilmiyorum. Birileri dedikodumu yaptıysa da, aynen iade ediyorum söylediklerini. Hıh!

Dediğim gibi, bugün çok zor bir gündü; ama çok şey de öğrendiğim bir gündü. Bir kere o açlık hissi yalan! Karşı konabiliyor. Yok efendim, sindirim, boşaltım sistemime çok iyi geldi, sigarayı bırakırsam ne yaparım da yalan. Çılgın gibi su içiyorsunuz zaten. Bir de kefir içerseniz bir şeyiniz kalmaz. İşlerimi yapamam da bahane, üçüncü gün çatır çatır yapıyorum. Cumartesine denk getirin bırakma olayını, çok kötüyseniz pazartesi de izin alın. Ne yapalım. Tatlı mevzusuna gelince, henüz sinir krizi geçirmedim, kimseyi öldürmedim, bileklerimi kesmedim. Şekerin, kokainden sekiz kat daha fazla bağımlılık yaptığını, şekere karşı hissettiğimin masum bir şey olmadığını, psikolojime iyi miyi gelmediğini, kendimi kandırdığımı söyleyip duruyorum. Hem, iki bağımlılığımla birden başa çıkmak ve böyle büyük bir zafer elde etmek beni sigaradan da, çikolatadan da daha mutlu edecek!

 Yarın 4. günde görüşmek üzere. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder